Fed’in kasıtlı olarak devlet tahvili vadelerini uzatması, uzun vadeli getirileri düşük tutmak için (sözde ters operasyonlar ve QE2, QE3) ekonomik gerileme ve niceliksel genişlemenin aynı anda geleceğine işaret ediyor.
Powell’ın “sis içinde sürüş” benzetmesi sadece Fed’e değil, günümüz küresel ekonomisinin de bir tasviri. Politika yapıcılar, işletmeler ve yatırımcılar, görünürlüğü sıfır olan sis içinde, likidite refleksleri ve kısa vadeli çıkarlar tarafından yönlendirilerek zor bir yolculuk yapıyor.
Yeni politika sistemi, sınırlı görünürlük, kırılgan güven ve likidite odaklı bozulmaların özelliklerini gösteriyor.
1. Fed’in Kartal Sembolüyle Faiz İndirmesi
Bu sefer faiz aralığını 25 baz puan düşürerek %3.75-%4.00 seviyesine getiren “risk yönetimi” tarzı operasyon, genişleme politikası yerine, geleceğe alan bırakmak amacıyla yapılıyor.
İki üyenin karşıt görüşleriyle muhalefetin bulunduğu ortamda, Powell aslında piyasaya net bir sinyal gönderdi: yavaşlama, politika görünürlüğü tamamen kayboldu.
Hükümetin kapanması nedeniyle ekonomik verilerin kesintiye uğraması, Fed’in kör bir sürüşe girmesine neden oldu. Powell, trader’lara net bir mesaj verdi: Aralık’ta faiz indirimi garantili değil. Piyasa, politika duruşunu "veri bağımlılığı"ndan "veri boşluğunda temkinli"ye kaydırdıkça, faiz indirme olasılığı hızla azalıyor ve kısa vadeli getiriler yataylaşıyor.
2. 2025 Likidite Oyunu
Merkez bankalarının defalarca destek vermesi, spekülatif davranışları düzenli hale getirdi. Artık varlık performansını belirleyen likidite değil, üretkenlik değil; bu dinamik, değerlemeleri artırırken, reel ekonominin kredi talebinde zayıflamaya da yol açıyor.
Bu durum, mevcut finansal yapıya dair farkındalığın artmasına neden oluyor: pasif yatırım merkezileşmesi, algoritmik refleksler ve bireysel yatırımcıların opsiyon tutkunluğu.
Pasif fon akışları ve niceliksel işlem likiditeyi yönlendiriyor; volatilite artık temel göstergeler yerine, pozisyon durumuna göre belirleniyor.
Bireysel yatırımcıların alım yaptığı yükseliş opsiyonları, “Meme” sektöründe yapay fiyat hareketlerine neden olan gamma sıkışmasını tetiklerken, kurumsal fonlar, daralan aralıkta önde gelen hisselere yoğunlaşıyor.
Sunucu, bunu “finansal açlık oyunu” olarak adlandırıyor: Bu sistemde, yapısal eşitsizlikler ve politika geri tepmesi, bireysel yatırımcıları spekülatif hayatta kalma stratejilerine yönlendiriyor.
3. 2026 Yılı Perspektifi: Sermaye Harcamalarında Hareketlilik ve Riskler
Yapay zeka odaklı sermaye harcamaları dalgası, teknoloji devlerinin döngü sonu sanayileşme dönüşümünü yansıtıyor: Şu an likidite tarafından destekleniyor, gelecekte ise kaldıraç duyarlılığına bağlı olacak.
Şirketlerin karı parlak kalmaya devam ediyor, ancak temel yapıda tarihî bir dönüşüm yaşanıyor: Teknoloji devleri, hafif varlıklı nakit aküleri olmaktan, ağır varlıklı altyapı operatörlerine dönüşüyor.
Yapay zeka ve veri merkezi inşası ilk etapta nakit akışına dayanıyordu, şimdi ise rekor seviyede borçlanma ile gerçekleşiyor (örneğin Meta’nın 25 milyar dolar üzerinde talep toplayan tahvilleri).
Bu dönüşüm, kar marjlarının daralması, amortisman giderlerinin artması ve sonunda yeniden finansman baskısı anlamına geliyor. Bu da, önümüzdeki kredi döngüsünün yön değişimine zemin hazırlıyor.
4. Ekonomik Yapı Değerlendirmesi: Güven, Eşitsizlik ve Politika Döngüleri
Powell’ın temkinli tonundan, önceki podcast’in sonunda yapılan değerlendirmeye kadar, ortak bir ana hat yavaş yavaş netleşiyor: güç yoğunlaşması ve güven erozyonu.
Politika, büyük kurumlara sürekli kurtarma sağlıyor, bu da servet yoğunlaşmasını artırıyor ve piyasa güvenini zayıflatıyor. Fed ve Hazine’nin koordineli hareketleri, niceliksel sıkılaştırmadan devlet tahvili alımlarına geçiş, bu trendi güçlendiriyor ve üst düzey likiditenin sürekli bol olmasını sağlarken, sıradan aileler maaş durgunluğu ve borçlanma artışıyla zor günler yaşıyor.
Şu anki belirleyici makro risk, enflasyon değil, kurumsal yorgunluk. Piyasa görünürde güçlü olsa da, adillik ve şeffaflığa duyulan güven sarsılıyor; bu, 2020’ler için gerçek sistemik sorun.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Likiditenin üretkenliğin yerini aldığı zamanlarda, Fed'in "şahin faiz indirimi" altında ekonomik çıkmazlara bakış
Yazar: arndxt
Derleme: Tim, PANews
Fed’in kasıtlı olarak devlet tahvili vadelerini uzatması, uzun vadeli getirileri düşük tutmak için (sözde ters operasyonlar ve QE2, QE3) ekonomik gerileme ve niceliksel genişlemenin aynı anda geleceğine işaret ediyor.
Powell’ın “sis içinde sürüş” benzetmesi sadece Fed’e değil, günümüz küresel ekonomisinin de bir tasviri. Politika yapıcılar, işletmeler ve yatırımcılar, görünürlüğü sıfır olan sis içinde, likidite refleksleri ve kısa vadeli çıkarlar tarafından yönlendirilerek zor bir yolculuk yapıyor.
Yeni politika sistemi, sınırlı görünürlük, kırılgan güven ve likidite odaklı bozulmaların özelliklerini gösteriyor.
1. Fed’in Kartal Sembolüyle Faiz İndirmesi
Bu sefer faiz aralığını 25 baz puan düşürerek %3.75-%4.00 seviyesine getiren “risk yönetimi” tarzı operasyon, genişleme politikası yerine, geleceğe alan bırakmak amacıyla yapılıyor.
İki üyenin karşıt görüşleriyle muhalefetin bulunduğu ortamda, Powell aslında piyasaya net bir sinyal gönderdi: yavaşlama, politika görünürlüğü tamamen kayboldu.
Hükümetin kapanması nedeniyle ekonomik verilerin kesintiye uğraması, Fed’in kör bir sürüşe girmesine neden oldu. Powell, trader’lara net bir mesaj verdi: Aralık’ta faiz indirimi garantili değil. Piyasa, politika duruşunu "veri bağımlılığı"ndan "veri boşluğunda temkinli"ye kaydırdıkça, faiz indirme olasılığı hızla azalıyor ve kısa vadeli getiriler yataylaşıyor.
2. 2025 Likidite Oyunu
Merkez bankalarının defalarca destek vermesi, spekülatif davranışları düzenli hale getirdi. Artık varlık performansını belirleyen likidite değil, üretkenlik değil; bu dinamik, değerlemeleri artırırken, reel ekonominin kredi talebinde zayıflamaya da yol açıyor.
Bu durum, mevcut finansal yapıya dair farkındalığın artmasına neden oluyor: pasif yatırım merkezileşmesi, algoritmik refleksler ve bireysel yatırımcıların opsiyon tutkunluğu.
Pasif fon akışları ve niceliksel işlem likiditeyi yönlendiriyor; volatilite artık temel göstergeler yerine, pozisyon durumuna göre belirleniyor.
Bireysel yatırımcıların alım yaptığı yükseliş opsiyonları, “Meme” sektöründe yapay fiyat hareketlerine neden olan gamma sıkışmasını tetiklerken, kurumsal fonlar, daralan aralıkta önde gelen hisselere yoğunlaşıyor.
Sunucu, bunu “finansal açlık oyunu” olarak adlandırıyor: Bu sistemde, yapısal eşitsizlikler ve politika geri tepmesi, bireysel yatırımcıları spekülatif hayatta kalma stratejilerine yönlendiriyor.
3. 2026 Yılı Perspektifi: Sermaye Harcamalarında Hareketlilik ve Riskler
Yapay zeka odaklı sermaye harcamaları dalgası, teknoloji devlerinin döngü sonu sanayileşme dönüşümünü yansıtıyor: Şu an likidite tarafından destekleniyor, gelecekte ise kaldıraç duyarlılığına bağlı olacak.
Şirketlerin karı parlak kalmaya devam ediyor, ancak temel yapıda tarihî bir dönüşüm yaşanıyor: Teknoloji devleri, hafif varlıklı nakit aküleri olmaktan, ağır varlıklı altyapı operatörlerine dönüşüyor.
Yapay zeka ve veri merkezi inşası ilk etapta nakit akışına dayanıyordu, şimdi ise rekor seviyede borçlanma ile gerçekleşiyor (örneğin Meta’nın 25 milyar dolar üzerinde talep toplayan tahvilleri).
Bu dönüşüm, kar marjlarının daralması, amortisman giderlerinin artması ve sonunda yeniden finansman baskısı anlamına geliyor. Bu da, önümüzdeki kredi döngüsünün yön değişimine zemin hazırlıyor.
4. Ekonomik Yapı Değerlendirmesi: Güven, Eşitsizlik ve Politika Döngüleri
Powell’ın temkinli tonundan, önceki podcast’in sonunda yapılan değerlendirmeye kadar, ortak bir ana hat yavaş yavaş netleşiyor: güç yoğunlaşması ve güven erozyonu.
Politika, büyük kurumlara sürekli kurtarma sağlıyor, bu da servet yoğunlaşmasını artırıyor ve piyasa güvenini zayıflatıyor. Fed ve Hazine’nin koordineli hareketleri, niceliksel sıkılaştırmadan devlet tahvili alımlarına geçiş, bu trendi güçlendiriyor ve üst düzey likiditenin sürekli bol olmasını sağlarken, sıradan aileler maaş durgunluğu ve borçlanma artışıyla zor günler yaşıyor.
Şu anki belirleyici makro risk, enflasyon değil, kurumsal yorgunluk. Piyasa görünürde güçlü olsa da, adillik ve şeffaflığa duyulan güven sarsılıyor; bu, 2020’ler için gerçek sistemik sorun.